-->
Okuma Listem

AofSoruKitap Ana Sayfa

Aöf Türkiye Ekonomisi 5-6-7-8 Ünite Özetleri - Kısa Ders Notları - Aöf İşletme

Aöf İşletme, Aöf Türkiye Ekonomisi ders özetleri, Türkiye Ekonomisi, Türkiye Ekonomisi 4 5 6 7 8  ünite özetleri, Aofsorukitap.com, aofsoru, aofnot, aofozet

AÖF TÜRKİYE EKONOMİSİ 5.ÜNİTE DERS ÖZETLERİ

*Sınai Faaliyetler: Hammaddelerin taşınabilir ve kullanılabilir ürünlere dönüştürülmesidir.
*Dar anlamda sanayi: Emek ve sermaye girdisiyle hammadde ve yarı mamul maddeleri mamul madde haline getiren üretim faaliyetlerini kapsayan ve imalatçılık anlamında kullanılan sanayidir.
*Geniş anlamda sanayi: Müteşebbislerin kurduğu, mal ve hizmet üreten ve gelir getiren faktörlerin bileşimidir.
Gelen Aramalar: Aöf İşletme, Aöf Türkiye Ekonomisi ders özetleri, Türkiye Ekonomisi, Türkiye Ekonomisi 4 5 6 7 8  ünite özetleri, Aofsorukitap.com, aofsoru, aofnot, aofozet
*Türkiye’de Sanayi sektörü: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından Madencilikİmalat sanayi ve Enerji olarak sınıflandırılmıştır.
*İmalat sanayi; Tüketim malları, Ara mallar ve Yatırım malları olarak sınıflandırılmıştır. İmalat sanayisinde aynı malı üreten işletmeler kümesine “sanayi dalı” denir.
*Enerji; Elektrik, Gaz ve Su olarak sınıflandırılmıştır.
*Sanayileşme ve gelişmişlik aynı anlamda kullanılır, yani gelişmiş ekonomi sanayileşmiş ekonomi demektir.
*2010 yılı itibariyle IMF verilerine göre sanayileşmiş 35 ülke dünya nominal gelirinin %65,8’ine, satın alma gücü paritesine göre ise nominal dünya gelirinin %52,1’ine sahiptirler. 2010 yılı milli gelirimiz 735 milyar USD.
*Osmanlı Devleti döneminde “tarıma dayalı” bir ekonomik yapı vardır. Çeşitli nedenlerle sanayileşme çabaları başarıya ulaşamadı.
*Osmanlı Devleti 15 – 18’inci yüzyıllar arasında dünyanın gelişmiş ülkelerinden birisiydi.
*Osmanlı İmparatorluğu; Batı’da öncelikle İngiltere’de başlayan sanayileşme devrimi (buharın makineye uygulanması) ile hızla gerilemiş ve sanayileşen ülkelerin gerisinde kalmıştır.
*Osmanlı Devleti; Sanayi Devrimi’nden gereken dersleri çıkaramamış ve kendi geleneksel yerli sanayisi de gerilemiştir.
*Birinci Dünya Savaşı’nın çıktığı yıla (1914) kadar olan milli iktisat dönemi ortak tanımlanmaktadır.
*1908’de ilan edlen 2. Meşrutiyet sonrası “sanayileşme olmadan ülkenin kalkınamayacağını” söyleyen devlet adamlarının sayısı artmış, dönemin Maliye Bakanı Mehmet Cavit Bey bizzat, “Osmanlı topraklarında sermaye birikiminin sınırlı ve dağınık olduğunu” ifade etmiştir.
*Sanayileşmeyi teşvik etmek için İttihat ve Terakki Hükümeti Aralık 1913’te Teşvik-i Sanayi Kanunu Muvakkatını çıkarılmıştır.
*Teşvik-i Sanayi Kanunu sayım sonuçları ;
  • Tüketim Malları Üretmekte
  • Ara ve yatırım malları üreten sanayi bulunmamaktadır
  • Sanayi hammaddesi  tarıma dayalıdır.
  • Sanayi Batı Anadolu’da yoğunlaşmıştır
  • Sanayinin %80 gayrimüslümlerindir.
*1915 Osmanlı sanayi sayımında ise sermayedar – işçi oranları şu şekildedir: Türkler %15-%15, Rumlar %50-%60, Ermeniler %20-%18, Yahudiler %95-%10.
*Yabancı sermayenin payının oransal olarak az ve çevirici gücün yetersiz olduğu sanayide teknoloji oldukça geri ve enerji “kol gücüne” dayanıyordu.
*Osmanlı’dan devralınan az sayıda sanayi kuruluşunun,yüksek düzeydeki rekabetten korunması ve sanayi sektörünün gelişebilmesi için, 1923 İzmir’de yapılan Türkiye İktisat Kongresi’ne katılan sanayiciler:
  • Gümrük tarifeleri arttırılarak sanayinin dış rekabetten korunmasını
  • Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun yeniden düzenlenerek yürürlüğe konulmasını
  • Sanayi bankasının kurulmasını
  • Makine araç ve gereç ithaline vergi bağışıklığı sağlanmasınıda talep etmişlerdir.
*Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’de 17 Şubat 1923’te toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde “İktisadiyatımıza önem vermek zorundayız” derken kastettiği “sanayileşme” idi. Yani sanayileşme olmadan ekonomik gelişme başarılamazdı.
*9 Nisan 1924 tarihinde çıkarılan bir yasa ile ihracata dönük sanayilerin kullandıkları ithal hammaddeleri gümrük vergisinden muaf tutuldu.
*1924 yılında Türkiye İş Bankası1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.
*Gümrük korumacılığı ancak 1929 yılında başlatılabilmiş olup bunun nedeni, Lozan Barış Anlaşması’nın gümrük tarifelerini 24 Ağustos 1928’e kadar, 1 Eylül 1916 tarihindeki seviyede tutma yükümlülüğüdür.
*Hükümet Ekim 1929’da spesifik tarifeler uygulayarak etkili bir koruma başlatmıştır.
*Bu dönemde iç vergilerden muaf tutularak, prim, ucuz kredi ve ithal malları üzerine tüketim vergisi gibi yollarla yerli sanayicilerin üretimi korunmuştur.
*Cumhuriyet’in ilk yıllarında izlenen temel ekonomi politikası; İlke olarak özel girişim eliyle serbest piyasa şartlarında sanayileşmeyi esas almaktadır. Bu amaçla yapılan uygulamalardan birisi de 5 Nisan 1925 tarihinde çıkarılan bir yasa ile “şeker sanayisine” yatırım yapacak girişimcilere ayrıcalıklar sağlanmasıdır.
*17 Şubat 1925 tarihinde tarımda Aşar Vergisi Birinci İktisat Kongresi’nin önerileri doğrultusunda kaldırıldı (1924 yılında devlet gelirlerinin % 25’ i aşar vergisinden sağlanmaktaydı).
*Hükümet, 1927 yılında eski 1913 tarihli yasayı gözden geçirip genişleterek 15 yıl için Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu yeniden yürürlüğe koymuştur.
*1927 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa sanayi sayımı yapılmıştır. Sayım, 1913-1915 Osmanlı sanayi sayımlarından farklı olarak tüm ülkeyi kapsamıştır. 1927 sanayi sayımında, Türkiye’de 65.245 işyeri belirlenmiş olup, 100 kişiden fazla işçi çalıştıran işyeri sayısı sadece 155’tir. Sayıma göre üretilen değerin % 65’i tarım ve sanayi sektöründen kaynaklanmaktadır
*Sınai üretimin %44’ü gıda ve %29’u dokuma ve giyim sanayisinde gerçekleşirken, ithalatın %90’ı sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Bunun %70’i tüketim, %30’da ara ve yatırım mallarıdır.
*Osmanlıda ilk enerji üretim birimi; Adana’da (1902) kuruldu. Daha sonra 2. İstanbul’da (1913).
*Sanayileşmeyi hızlandırmak için zorunlu bir alternatif olarak doğan ve devlet öncülüğünde planlı sanayileşmeyi hedef alan devletçilik politikası, Başbakan İsmet İnönü tarafından 30 Ağustos 1930 tarihinde Kayseri – Sivas demiryolunu işletmeye açılırken “mutedil devletçilik” olarak ifade etmiştir.
*10–18 Mayıs 1931 tarihlerinde toplanan CHP 3. Kurultayı’nda kabul edilmiş olan devletçilik ilkesi, 1935’te CHP’nin programına girmiş, daha sonra da 5 Şubat 1937’de Anayasa’ya konmuştur.
*Devletçilik, ülkenin o günkü ihtiyaçlarından doğan ve ülkenin hızla sanayileşmesi için izlenen bir politika olmuştur.
*1930’lu yıllarda merkezi planlı bir ekonomiye sahip plan Sovyetler Birliği’nin, 1929 Ekonomik Krizi’ni Batılı ülkelerden daha rahat atlatması ve Başkan Roosevelt’in 1932 yılında çıkardığı Tennessee Vadisi Kurumu’nun kurulmasına ilişkin yasa ile gelişmiş kapitalist ülkelerde ilk defa bölge planlaması uygulamasını başlatması o dönemin önemli dış gelişmeleridir.
*Dünya kapitalist sistemi içinde ilk defa uygulanan Türk Sanayi Planları, Sovyetler Birliği’nde uygulanan merkezi planlardan farklıdır.
*1932 yılında İnhisarlar Umum Müdürlüğü isimli devlet tekeli kuruluncaya kadar Türkiye’de tütün, ispirtolu içkiler, tuz, barut ve patlayıcı maddelere ilişkin tekeller ayrı kuruluşlarca yürütülmüştür.
  • Tütün, ispirto ve ispirtolu içkiler ile tuz 1932’de
  • Barut ve patlayıcı maddeler 1934’de
  • Bira 1939’da
  • Çay ve kahve 1942’de
  • Kibrit 1946’de devlet tekeli altına alınmıştır.
*Yerli sanayinin ülke ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalması ve izlenen teşvik politikalarına rağmen istenilen başarıya ulaşılamaması sonucunda izlenen temel politikalar 1930’lu yılların ortalarından sonra değiştirilmiş ve ithal ikameci ve korumacı politikalara ağırlık verilmeye başlanmıştır.
*1928 yılında, Tarım ve Ticaret Bakanlıkları’nın birleştirilmesiyle İktisat Vekâleti kurulmuştur.
*I.Beş Yıllık Sanayi Planı (1934-1938) : Kamu yatırımlarının tümünü kapsayan bir plandır. Amacı  ithal edilmekte olan tüketim malları üretiminde belli artışlar sağlamaktır. Etibank ve Sümerbank kuruldu.
*2.Beş Yıllık Sanayi Planı (1938-1942) : Tüketim mallarının yanı sıra yatırım mallarına ve ara mallarına yönelik öncelikler belirlenmiştir. 2,Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle uygulamaya konulamamıştır. Bundan vazgeçilerek yerine İsmet İnönü’nün etkisiyle 5 Nisan 1939 tarihinde İktisadi Savunma Planı uygulanmaya konulmuştur. Ekonomi Bakanı Celal Bayar’dır.
*Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda BBYKP (1963-1967) : Daha çok sosyal içerikli olduğu için kırsal kesimin kalkınmasına yer verilmiştir.
*İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda İBYKP (1968-1972) : İlk plana göre sanayileşme daha ön plandadır. İki planında ortak noktası ithal ikameci sanayileşme modelinin benimsenmesidir.
*Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ÜBYKP (1973-1975) : Ara ve tarım mallarında ithal ikamesini kamu sektörü sağlamış, özel sektör ÜBYKP dayanıklı tüketim malları üretiminde yoğunlaşmıştır.
*Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda DBYKP (1975-1980) : Sınaî mal ihracatına önem verilmiş, fakat bu gelişme sanayileşmede strateji değişikliğine yol açmamıştır.
*İlk üç planda sanayi sektörünün GSMH içindeki payı hızla artmıştır. 1963 yılında %17,1 iken, 1977’de, %85’i imalat sanayinde olmak üzere sanayinin payı %24,8’e çıkmıştır.
*1963-1978 döneminde sanayi sektöründe yaratılan gelirin %85’i imalat sanayinde olup bu alt sektörde çalışanlar, sanayi sektöründe istihdam edilenlerin yaklaşık %90’ı kadardır.
*Planlı döneme (1963 – 1977) ait bazı notlar;
  • 1961 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur.
  • 1962 yılından sonra Türkiye’de planlı kalkınma dnemi başlamış ve 15 yıllık dönemi kapsayan bir strateji benimsenmiştir.
  • Üçüncü beş yıllık Kalkınma Planı döneminde 15 yıllık strateji bir tarafa bırakılarak yemi bir uzun denemli gelişme stratejisi belirlenmiş, ÜBYKP, 1973-1995 yılarını kapsayan 22 yıllık yeni kalkınma stratejisinin ilk dilimini oluşturmuştur. Bu stratejide AET ile ekonomik entegrasyonun hedeflenmesi belirleyici olmuştur.
*1980’e kadar izlenen ithal ikameci içe dönük sanayileşme modeli ;
  • Özellikle dönemin son yıllarında dışa bağımlılığı artırmış
  • Ekonomide döviz ihtiyacının yükselmesine yol açmıştır.
  • Türkiye’de ekonomik bunalımın ortaya çıkmasında önemli bir faktör ol­muş
  • 24 Ocak 1980 İstikrar Kararlarının alınmasına yol açmıştır.
*Milli Korunma Kanunu : 18 Ocak 1940 yılında Başbakan Refik Saydam tarafından gıda zorluklarını gidermek üzere çıkarılmış olup hükümete üretim ve dağıtım ile ilgili özel yetkiler vermiştir.
*Varlık Vergisi Kanunu; 12 Kasım 1942 tarihinde Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından savaş yıllarında stokçuluk ve spekülasyondan çok para kazananlardan vergi almak amacıyla kurulmuştur. 1943 yılında durdurulmuştur.
*Ankara ve İstanbul’da 1942 yılı başında “karne” uygulamasına gidilmiş ve uygulama 1 Eylül 1944 tarihine kadar devam etmiştir.
*2. Dünya Savaşı sonrasında uygulanan Marshall Planı içerisinde yer almak amacıyla Semih Baran Planı, 1947 Beş Yıllık İktisadi Kalkınma Planı ve 1950’de Dünya Bankası Barker Raporu hazırlanmıştır.
*2011 yılında ortalama net elektrik tüketiminin:
  • % 46’sı Sanayide
  • % 24’ü Meskenlerde
  • % 14’ü Ticarethanelerde
  • % 4’ü Resmi kurumlarda
  • % 12’i Diğer kesimlerde tüketilmektedir. Toplam tüketimin %14’ünü kayıplar oluşturmaktadır
*Türkiye’de sanayinin %50’si Marmara, %20’si Ege Bölgesi’nde yoğunlaşmıştır
*En çok patent başvurusu yapan ülkeler ABDJaponya ve Almanya’dır.
*Türkiye’de 2011 yılında patent başvuru sayısı 541’dir. Dijital iletişim teknolojileri (%7,1), elektrik ekipmanları (%6,9), tıbbi teknolojiler (%6,6) ve bilgisayar teknolojisi (%6,4) ).
*Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırlamış olduğu Küresel Rekabet Raporu’nda ;
  • Türkiye 2010 yılında 61’inci sırada (139 ülke arasında)
  • Türkiye 2011 yılında 59’uncu sıraya (142 ülke içinde) yükselmiştir.
  • Rapor’da 1.İsviçre, 2.Singapur, 3.İsveç yer almaktadır.
*Liberal döenmde; Çok partili hayata geçiş 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti kurulmuştur. Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve Celal Bayar.
*Liberal dönemde; Demokrat Parti 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerde toplam oyların %53’ünü alarak tek başına iktidar olmuştur ve antidevletçi program iktidara gelmiştir. Karayolları, sulimanenerji projelerinin gerçekleştirildiği 1950 yılından sonraki dönem, altyapı yatırımcılığı dönemi olarak da bilinir.
*Liberal dönemde; TCDD, PTT, Denizcilik Bankası ve Dvlet Malzeme Ofisi’nin KİT haline dönüştürüldüğü bu dönemde Et ve Balık Kurumu, Türkiye Demir Çelik İşletmeleri, SEKA ve T.C. Turizm Bankası kurularak KİT’lerin kapsamı daha da genişletildi.
*Liberal dönemde; 1963’e kadar sanayi sektörünün GSMH içindeki payı %15,2’den %16’ya yükselmiş ve sanayi sektörü 1953 yılında %19,2’lik büyümeyle Cumhuriyet Dönemi rekoru kırmıştır.
*Sınai mal ihracatına önem verilen, ancak bu gelişmenin sanayileşmede stratejik değişikliklere yol açmadığı plan Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planıdır.
*Türkiye Cumhuriyeti’nde 1980 yılına kadar geçen sürede (57 yıl) sanayileşme, ithal ikamesi yönünde olmuştur.
*24 Ocak 1980 Kararları ile “ithal ikameci sanayileşme stratejisi terk edilerek ihracata öncelik veren sanayileşme modeli” benimsenmiştir.
*1980 yılına kadar uygulanan ithal ikameci stratejisinin temel özellikleri;      aofsorukitap.com
  • Ölçek ekonomilerinden yararlanmayan küçük ölçekli işletme birimleri
  • Düşük kapasite kullanımı, geri ve eskimiş teknoloji
  • Rekabet eksikliğinden kaynaklanan düşük ve kalitesiz üretim
  • Yerli girdi payını arttırmaya yönelik fakat aynı zamanda uzmanlaşmadan uzaklaşan üretim
  • Pazarlarda tekelleşme
  • Aşırı korumanın verdiği rahatlıktan kaynaklanan etkinlikten uzaklaşma
  • Bütün bunların sonucunda yüksek maliyet ve dış pazarlardan soyutlanma şeklinde sıralanabilir.
*Not: TUİK verilerine göre 2000 – 2011 Sanayi sektörü içinde en önemli alt sektör İmalat sektörü’dür.
*Türkiye Sanayi Stratejisi; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca hazırlanan ve Yüksek Planlama Kurulu’nun 7 Aralık 2010 tarihli kararıyla onaylanmıştır.
*Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi ve Eylem Planı 2011-2014 Amaçları ;
  • Türk sanayisinin rekâbet edilebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltmek
  • Dünya ihracatın­dan daha fazla pay almak,
  • Ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünleri üretmek,
  • Nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümü hızlandırmayı amaçlamaktadır.
*Dünya Rekabet Yıllığı Raporu’na göre, Türkiye’nin rekabet gücü artarak 2011 yılında 59 ülke arasında 39’uncu sıradadır.

TÜRKİYE EKONOMİSİ 6.ÜNİTE DERS ÖZETLERİ

*Ekonomik gelişme ve kalkınmada en önemli “itici gücün teknik gelişme” olduğunu ve ülkelerin hangi seviyede olduklarının buna göre belirlendiğini ifade eden Colin Grant Clark ve Jean Fourastie, ekonomideki sektörleri “üç sektör” altında sınıflandırmıştır.
  • Birinci sektör “Tarım
  • İkinci sektör “Sanayi
  • Üçüncü sektör “Hizmetler” dir
*BM Hizmetler sektörünü; Hükümet hizmetleri, dinlenme, eğlence ve benzeri hizmetler ile kişisel hizmetleri kapsayacak şekilde tanımlar.
*Hizmetler sektörü; Tarım ve sanayi sektörleri dışında kalan bütün faaliyetleri içerir. 2011 yılında istihdam içindeki payı %55’tir.
*Hizmet ticaretinin gelişmesinde elektronik ticaretin hızlı gelişiminin etkisi olmuştur.
*Hizmetler alt sektörleri içerisinde ulusal gelire katkı açısından en hızlı gelişen “Ticaret” tir.
*Hizmetler ticaret gelirinin 2010 yılında toplam mal ihracatına oranı %28,2’dir.
*Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Hizmet Sektöründe Yer Alan Ekonomik Faaliyetleri ;
  • Ticari hizmetler
  • İletişim hizmetleri
  • İnşaat ve mühendislik hizmetleri
  • Dağıtım hizmetleri
  • Eğitim hizmetleri
  • Çevre hizmetleri
  • Mali (sigorta ve bankacılık) hizmetler
  • Sağlık hizmetleri
  • Turizm ve seyahat hizmetleri
  • Eğlence, kültür ve spor hizmetleri
  • Ulaşım hizmetleri ve bunların dışında kalan diğer hizmetlerdir.
*Ülkemizde ticaret hizmetleri sektörünün temel amaçları ;
  • Rekabetçi ortamda verimlilik artışının sağlanması
  • Faaliyet hacminin büyütülmesi
  • Teknoloji ve yenilikçiliğin özendirilmesi
  • KOBİ’lerin rekabet olanaklarının geliştirilmesidir.
*Ticaret hizmetlerinin GSYH içerisindeki payı 2010 yılında %13,5’tir.
*Not : GSMH en yüksek payı Hizmetler Sektörü almaktadır. 2011 yılında GSYH içerisindeki payı %72,5’tir.
*Yurt içi yük taşımacılığının %90’ı kara yolu ile yapılmaktadır.
*Kara Yolu; Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950’li yıllarda karayolları yapımında artış olmuştur. Karayolları Genel Müdürlüğü kuruluşta Bayındırlık Bakanlığına, günümüzde ise Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlanmıştır.
*Demir Yolu; Osmanlı devletinde ilk defa 11 Temmuz 1866 tarihinde İzmir-Aydın hattı yapılmıştır.
  • 25 Mayıs 1924 tarihinde Anadolu – Bağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi kuruldu.
  • 31 Mayıs 1927 tarihinde Devlet Demiryolları ve Limanları İdare-i Umumiyesi kuruldu
  • 29 Temmuz 1953 tarihinde çıkarılan bir yasa ile KİT’e dönüştürülerek TCDD adını aldı.
*Ülke sınırları içerisinde kalan demiryolları 25 Mayıs 1924 tarihinde millileştirilmiştir.
*Türkiye’nin ilk hızlı tren hattı 2010 yılında Ankara – Eskişehir hattıdır. 2011 yılında Ankara – Konya açılmıştır.
*Günümüzde ülkelerarası ticarete konu olan malların deniz yolu ile taşınma oranı %80’dir.
*Kabotaj hakkı: Bir ülkenin karasuları içinde kalan deniz çevresini kullanması hakkıdır.
*20 Mayıs 1933 tarihli yasa ile Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı larak kurulan “Havayolları Devlet İşletme Dairesi” 1935 yılında Bayındırlık Bakanlığı’na, 1938’de ise Ulaştırma Bakanlığı’na bağlanarak “Devlet Hava Yolları” olmuştur.
*1956 tarihinde yerli ve yabancı toplam 60 milyon Türk Lirası sermayeli “Türk Hava Yolları (THY) A.O.” kurulmuştur.
*Türkiye’de ilk boru hattı Batman – Dörtyol 1966 tarihinde TPAO tarafından işletmeye açılmıştır.
*İnşaat Hizmetleri; Türk Müteahhitleri en fazla RusyaLibya ve Türkmenistan’da iş almıştır. 2011 yılı itibarıyla inşaat sektörünün GSMH içindeki payı %5,9 olup bunun %90’ı konut üretimidir.
*Türkiye’de Turizm Müdürlüğü 1938 yılında açılmıştır.
*Türkiye; Turizm gelirleri açısından 2011 yılında 10. SıradaTurist girişleri açısından da 7. Sıradadır.
*2011 yılı itibarıyla Türkiye’nin turizm gelirlerinin GSYH içindeki payı %3’tür.
*Dünyada en çok turist çeken ülkeler; Fransa, İspanya ve İtalya dır.
*Türkiye’ye en çok turist gönderen ülkeler; Almanya, Rusya ve İngiltere dir.

TÜRKİYE EKONOMİSİ 7.ÜNİTE DERS ÖZETLERİ

*25.04.2001 tarih ve 4651 sayılı kanunla TCMB’nin temel görevi, fiyat istikrarını sağlamak ve enflasyonu kontrol altında tutmak şeklinde tanımlanmıştır.
*Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) temel görevleri;
  • Açık piyasa işlemleri yapmak,
  • Hükümetle birlikte Türk Lirası’nın (TL) iç ve dış değerini korumak için gerek­li tedbirleri almak,
  • Bankaların ve Bankaca (TCMB) uygun görülecek diğer mali kurumların yü­kümlülüklerini esas alarak zorunlu karşılıklar ve genel disponibilite ile ilgili usul ve esasları belirlemek,
  • Reeskont ve avans işlemleri yapmak,
  • Ülke altın ve döviz rezervlerini yönetmek,
  • Türk Lirası’nın hacim ve tedavülünü düzenlemek, ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmak,
  • Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı; para ve döviz piyasaları ile ilgili düzen­leyici tedbirleri almak,
  • Mali piyasaları izlemek,
  • Bankalardaki mevduatın vade ve türleri ile katılım bankalarındaki katılma hesaplarının vadelerini belirlemektir.
*Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) temel yetkileri

  • Türkiye’de banknot ihracı imtiyazı tek elden Banka’ya (TCMB) aittir.
  • TCMB, hükümetle birlikte enflasyon hedefini tespit eder, buna uyumlu ola­rak para politikasını belirler.
  • Banka, para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur.
  • Banka, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla Kanun’da belirtilen para politika­sı araçlarını kullanmaya, uygun bulacağı diğer para politikası araçlarını da doğrudan belirlemeye ve uygulamaya yetkilidir.
  • TCMB, olağanüstü hâllerde ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda, belirleyeceği usul ve esas­lara göre bu Fon’a avans vermeye yetkilidir.
  • Banka, nihai kredi mercii olarak bankalara kredi verme işlerini yürütür.
  • TCMB, bankaların ödünç para verme işlemlerinde ve mevduat kabulünde uygulayacakları faiz oranlarını, belirleyeceği usul ve esaslara göre bankalar­dan istemeye yetkilidir.
  • Banka, mali piyasaları izlemek amacıyla bankalar ve diğer mali kurumlardan ve bunları düzenlemek ve denetlemekle görevli kurum ve kuruluşlardan ge­rekli bilgileri istemeye ve istatistiki bilgi toplamaya yetkilidir.
*TCMB’nin hükümetle olan ilişkileri ve bununla ilgili müşavirlik görevleri ise mali ve ekonomik müşavirlikmali ajanlık ve haznedarlık şeklindedir.
*Mevduat(Ticaret) Bankaları ; Ticaret bankaları hesaptan hesa­ba devir yaparak, kaydi para üretmek suretiyle katkı sağlarlar.
*Katılım Bankaları ; Bu bankalar fon arz edenlere, faiz yerine kar – zarar ortaklığına dayalı bir sözleşme önerirler.
*Kalkınma Bankası ; Gelişmekte olan ülkelerde ser­maye yetersizliği içindeki firmalara veya büyük sanayi firmalarının yapacağı yatı­rımlara kaynak ve teknik yardım sağlayarak ekonomik kalkınmayı hızlandırma amacı güden finansal aracılardır.
*Yatırım Bankası ; Gelişmiş ülkelerde atıl fonlara sahip kurumsal yatırımcılara fonlarını menkul değer alım ve satımı ile değerlendir­melerinde aracılık ve danışmanlık yapan, işletmelere doğrudan kredi vermeyen ancak işletmelerin orta ve uzun vadeli fon gereksinimlerini karşılayan finansal ara­cılardır.
*Ekonomik Krizlerin Türleri ve Sebepleri ;
  • Arz ve talepteki ani dalgalanmalar
  • Sürdürülemeyen büyüme ve belirsizliğin artması
  • Enflasyon ve enflasyonu düşürmeye dönük yanlış politikalar
  • Firma bilançolarının bozulması
  • Finansal serbestleşmeye erken geçiş ve deregülasyon
  • Aşırı borçlanma, faiz oranlarının yükselmesi ve uluslararası sermaye hare­ketleri
  • Kurdaki aşırı oynaklıklar ve yanlış kur politikaları
*Borç krizleri, bir ülkenin kamu veya özel kesime ait dış borçlarıyla kamunun iç borçlarını ödeyememe durumudur..
*Borsa krizleri, menkul kıymet borsalarında görülen aşırı dalgalanmalardır.
*Para krizleri, ulusal paranın değerinde ortaya çıkan büyük çaplı dalgalanma­ları ifade eder.
*Bankacılık krizleri, genellikle “banka paniği” şeklinde bir ya da birkaç ban­ka da ortaya çıkan yoğun fon çekilişleri şeklinde başlayıp kısa sürede diğer banka­lara da sirayet ederek sistemik bir hal alan bunalım durumudur. Bu krizler bazen sektör dışında gelişen ulusal ya da uluslararası makroekonomik istikrarsızlıklardandır.
*İkiz kriz kavramı ise para veya bankacılık krizlerinden birinin ortaya çıkması­nın ardından her iki krizin birlikte yaşandığı durumu ifade etmek için kullanılır.
*Ortodoks istikrar politikaları fiyat istikrarının sağlanmasında sıkı para, sıkı maliye ve sabit kur politikalarını kullanır. Bu politikaların içeriğinde kamu harca­malarının kısılması, reel ücretlerin düşürülmesi, kamu yardımlarının azaltılması, para arzının daraltılması bulunmakta ve bu yolla toplam talebin kontrol altına alın­ması hedeflenmektedir.
*Heterodoks istikrar politikalarında programlarının temelinde ise sıkı para ve maliye politikaları ile sabit kur sistemine ek olarak ücret ve fiyat kontrolleri şek­linde uygulanan gelirler politikası yer alır. Bu şekilde üretim ve istihdam düzeyine zarar vermeden enflasyonla mücadele edilmesi hedeflenir.
*Türkiye de Uygulanana İstikrar Programları ;
  • 4 Ağustos 1958 İstikrar Kararları
  • 10 Ağustos 1970 İstikrar Programı
  • 24 Ocak 1980 Kararları
  • 5 Nisan 1994 Kararları
*Ekonomide nihai ödünç mercii ya da likitidenin son kaynağı “merkez bankaları”dır.
*Bankaların ellerindeki ticari senetleri merkez bankasına iskonto ettirerek temin ettikleri krediye “Reeskont kredisi” denir.
*Merkez bankacılığı ilk kez 1694 yılında İngiltere’de ortaya çıkmıştır.
*T.C. Merkez Bankası Haziran 1930 yılında kurulmuştur. 1 Ocak 1932’de fiilen görevine başlamıştır.
*TCMB 2001 Krizi sonrası “Fiyat istikrarını” sağlamaya odaklanmıştır.
*TCMB 2008 Küresel Krizi’nden sonra “Büyüme ve istihdam” hedef olarak belirlemiştir.
*Türkiye’de ilk devalüasyon 7 Eylül 1946 tarihinde yapılmıştır.
*Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı 14 Nisan 2001’de yürürlüğe konmuştur.
*Osmanlı Bankası 1863 yılında İngiliz ve Fransız sermayesiyle yeniden yapılandırılmış ve Merkez Bankası görevlerini de üstlenmiştir.
*Disponibilite: Mevduat kabul eden bankaların taahhütlerine karşılık olarak nakit veya kolaylıkla nakde çevrilebilir değerler bulundurma zorunluluğudur.
*2011 yılı itibarıyla Türkiye’de faaliyet gösteren 48 banka vardır.
*2008 Krizi’nin nedeni “Özel kesimin aşırı borçlanması”dır.
*Planlı dönem içerisinde ekonomide ilk kez ödemeler dengesi “1973” yılında fazla vermiştir.
*1997 yılında Türkiye’yi de ciddi etkileyen kriz Tayland ülkesinde başlamıştır.
*Mali Milat adı verilen bir kereye mahsus paraların kaynağının soruşturulmasına ilişkin düzenlenen paket 1998 yılında yürürlüğe konmuştur.
*2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonrası 2001 yılında ekonomik büyüme -9,5 oranında gerçekleşmiştir.

TÜRKİYE EKONOMİSİ 8.ÜNİTE DERS ÖZETLERİ

*Ödemeler Dengesi : Yıl içerisinde yabancı ülkelerle yapılan bütün ekonomik faaliyetler ödemeler bi­lançosuna (dengesine) kaydedilir.
*Ödemeler Dengesi (Bilançosu) : Belli bir süre içinde bir ekonominin yerleşikleri ile yabancılar oluşan ekonomik akımlara bağlı değerlerin, transfer ödemelerinin ve rezervlerde meydana gelen değişikliklerin sistematik ve muhasebe kayıtlarına uygun olarak tutulduğu istatistiki belgedir. TCMB hazırlar.
*Ödemeler bilançosunda iki temel hesap türü bulunur; Cari işlemler hesabıSermaye hesabı’dır.
*Cari İşlemler hesabı; Dönem içerisinde gerçekleşen mal ve hizmet ticareti ödemeler bilançosunda bu hesap kalemine kaydedilir.
*Denkleştirici özelliği olan resmi rezervler hesabı aracılığıy­la ödemeler bilançosunda denge sağlanır. Dalgalı kur sisteminde rezervlere daha az ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de ödemeler bilançosu verilerini Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası hazırlamaktadır.
*Dünyada en fazla doğrudan yatırım çeken ülke ABD dir.
*Osmanlı ilk dış borcunu 1854 yılında almıştır.
*Cumhuriyet rejimi ilk dış borçlanmasını demiryollarının ve Haydarpaşa limanı­nın kamulaştırılmasını yapmak amacıyla yapmıştır.
*Efektif kur; Sadece nakit döviz işlemleri için geçerli kurdur.
*Döviz kuru ise; Efektif kurun aksine döviz cinsinden çek, senet, poliçe ve hazine bonosu gibi ödeme araçlarını da kapsamaktadır. Diğer ülke paralarına serbestçe ve kolaylıkla çevrilebilen dövizlere, konvertibl döviz ve yapılan bu işleme konvertibilite denir.
*Bazı ülkeler, ekonomik iliş­kilerinin yoğunluğu, parasının saygınlığı ve istikrarı gibi nedenlerle ulusal paralarını başka bir ülkenin parasına tam anlamıyla bağlayabilmektedir. Bu uygulamaya tam dolarizasyon denmektedir.
*AB ile Türkiye arasında Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
*Türkiye ekonomisinde verilen dış açık esas olarak “Dış ticaret (mal dengesi)” işlemlerinden doğan açıktır.
*Osmanlı dış ticaretinde Türk – İngiliz Ticaret Anlaşması 1838’de imzalanmıştır.
*Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülke Almanya’dır.
*Düyun-u Umumiye İdaresi  1881 yılında kurulmuştur.
*Türk Lirası 3 Mart 1990 tarihinde konvertibl para olarak ilan etmiştir.
*Para İkamesi: Ulusal paradan yabancı paraya doğru yönelmeyi ifade eder.
*2011 yılında ithalatımız içerisinde en büyük kalemi “ara mallar” oluşturur. Nedeni ise yerli ürünlerin ithal girdilere bağımlılığıdır.
*Türkiye’nin ithalatında en fazla paya sahip ülke Rusya’dır.
*Çapraz kur: Bir ekonomideki yabancı paraların birbiri cinsinden fiyatına denir.
Yorum Gönder

Yorum Gönder