Miraç Kandili - Miraç Gecesi Nedir - Bu Gecede Neler Olmuştur

miraç, miraç gecesi, miraç kadili, miraç kandili nedir, miraç kandilinde ne olmuş, miraç kandilinin önemi,
İçerisinde bulunduğumuz Receb-i Şerif ayının
yirmiyedinci gecesi yani BU akşam mübârek ve muhterem Mi’rac gecesidir.
Mi’rac kelimesi lügatte; merdiven, göğe yükselme, yukarı çıkma manalarına gelir.
İslâmî ıstılahda ise; Peygamber (sav) Efendimiz’in ruh meal cesed olarak
yaşadığı mucizevî seyahat hadisesinin üç vasıtasından ikincisinin adıdır.
Ayrıca bu gecede cereyan eden hâdiselerin tamamına birden de mi’rac hadisesi
denir.
Mi’rac,
hüzün senesi olarak isimlendirilen devrede yani Resûlüllah Efendimiz’in
en büyük hâmisi, amcaları Ebû Tâlib ile maddeten ve manen her zaman yanlarında
bulunan zevce-i tâhireleri Hadîcetü’l Kübrâ validemizin vefatlarıyla sıkılan,
adeta hüzne gark olan Peygamberimiz’in huzur-u ilâhîde tesellî edilmesidir. Üç
yıldır devam eden Mekkeli müşriklerin ablukası ve on yıla yakın zamandır devam
edegelen sıkıntıların sonunda Rasûlüllah Efendimiz’in rahatlaması, bunlara
gösterilen sabrın mükâfatlandırılmasıdır.
Allâh-ü
Teâlâ, lütuf ve ihsanıyla şereflendireceği kullarını çeşitli imtihanlardan
geçirmiştir. En büyük ihsan ve mükâfâtlara nâil olan peygamberler de herkesten
daha çok sıkıntı-ızdırap ve meşakkatlerle karşılaşmışlardır. Tabîki en
büyüklerine de, iki cihan serveri Fahr-i Kâinât (sav) Efendimiz mâruz
kalmışlardır.İşte Cenâb-ı hakk tebliğ esnasında karşılaştığı her sıkıntıya
göğüs geren ve İslâm’ın intişarı uğrunda
her fedâkarlığa katlanan sevgili habîbini Mi’rac’la mükâfatlandırmıştır.
Velhasıl Mi’rac, gerek Peygamberimiz ve gerekse ashâbı için, o hüzün senesinde,
büyük bir teselli kaynağı olmuştur.
Mü’minler
için çok büyük ehemmiyeti haiz bu Mi’rac hadisesinin safhalarını çok kısa
olarak hatırlayacak olursak, başlıca üç safhada cereyan etmiştir. Birincisi;
İsrâ, yani mekke-i Mükerreme’den Kuds-ü Şerîf’e kadar olan ve Burak isimli
vâsıta ile tahakkuk eden safhadır. Bu kısım Kur’ân-ı Kerîm âyetleri ile sâbit
olup inkâr edeni küfre götürür. Nitekim Cenâb-ı Hakk ayet-i kerîmesinde: “Kulunu
bir gece Mescid-i Haram’dan (alıp) Mescid-i Aksâ’ya kadar götüren (Zât-ı ecelle
ve alâ her türlü noksanlardan) münezzehdir. (Ol Mescid-i Aksâ ki) biz onun
etrafına (feyz ve) bereket verdik. (gece yolculuğunu) O’na ayetlerimizden
bazısını gösterelim diye (yaptırdık). Şübhesiz ki O (Allah her şeyi) hakkıyla
işiten, kemâliyle görendir” buyurmaktadır. İkinci safha; Kuds-ü
Şerif’den başlayıp Sidre-i Müntehâ’ya kadar olan ve tabiri caiz ise manevî bir
asansör diyebileceğimiz Mi’rac isimli vâsıta ile tahakkuk eden safhadır.Bu kısmı
da haber-i meşhur ile sâbit olup inkâr eden mudıl olur. Üçüncü safha; Refref
isimli vâsıta ile yalnız başına olduğu halde Cennet’i, Cehannem’i görüp, Kürsî,
Arş ve Ruh âlemlerini geçip Allâh-ü Teâlâ’nın dilediği makamlara kadar çıkarak
zamandan, mekândan, cihetten, sıfattan ve vasıtadan münezzeh olarak Rabbı ile
doksanbin kelâm konuştuğu ve rabbı indinde sahib olabileceği nimetlerin, derece
ve mertebelerin en zirve noktasına kavuştuğu safhadır. Bu kısım da haber-i
vâhid ile sabittir. Mü’minler olarak şefaat-i Rasûlüllah’a mazhar olabilmek
için Peygamberimizden işitildiği şekliyle inanıp îman etmek îcab eder. Çok kısa
olarak hatırlatmaya çalıştığımız bu hadisenin teferruat ve tafsilatı, mev’ıza
kitaplarında, tefsir ve hadislerde ve bu hususla alakalı me’hazlerde mevcuttur.
Rasûlüllah
Efendimiz o gecenin sabahında Kâbe-i Muazzama’nın önüne gelerek insanlara o
gece yaşadığı hadiseyi anlatması üzerine,Kureyş müşrikleri inkara
başlayıp,Beyti Makdisin alametlerinden sormaya başladılar.Peygamber Efendimiz
bu safhayı şöyle İzah ediyor: “Beyti
makdise götürüldüğümü Kureyş yalanlamaya başladığı zaman Hicrin üzerinde ayağa
kalktım.Allah,Beyti makdisi bana tecelli ettirdi. Ben ona bakarak onun
alametlerinden haber veriyordum.”buyuruyor. O’nu ilk tasdik eden Hz. Ebû
Bekir(ra) Efendimiz olmuş ve “bunu O söylüyorsa muhakkak doğrudur” diyerek
sıddîk rütbesine mazhar olmuştur. Ebû Bekir Efendimizin bu hareketi, diğer
sahabenin de îman nurunun ziyâdeleşmesine sebep olmuştur. Bununla berâber
inanmayanların da küfrü ziyadeleşmiş, (hâşâ) “Muhammed yalan söylüyor, O
etrâfındaki insanları büyülemiş” diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Cenab-ı
hakkın Peygamberimiz’e ikram ettiği bu azîm mucize-i peygamberisine o gün
inanmayanlar olduğu gibi, ilim, fen ve teknolojinin ileri safhalarda olduğu;
hattâ bir takım bilim adamlarının ışınlama denilen, insanın cesedini enerjiye
tebdil etmek suretiyle bir anda bir yerden başka bir yere nakletmenin
çalışmalarını yaptığı şu zamanımızda dahi mâlesef inanmayanlar mevcuttur.
Yukarıda
kısaca izah etmeye çelıştığımız Mi’rac hadisesinin cereyan ettiği bu mübarek
geceyi, O Peygamberin ümmeti olan mü’minler gücünün yettiği nisbette ihyâ
etmeye çalışmalıdırlar. Bu gecede mümkün olduğu kadar çokca nafile ibâdet
yapılabilir. Bununla berâber Pirânımızın, bu gecede yapılmasını ehemmiyetle
tavsiye buyurdukları bazı husûsî ibâdetler de mevcuttur. Şöyle ki; o gece yatsı
namazından sonra 12 rek’at hâcet namazı kılınır. Mi’rac gecesinden sonraki gün
oruçlu olunmalıdır. Yine o gün öğle ile ikindi arasında 4 rek’at namaz kılınır.
Bu namazların kılınış şekli takvim yapraklarında ve duâ kitaplarında mevcuttur.
Rasûlüllah Efendimiz Hadîs-i şeriflerin de buyuruyorlar ki: “Mi’rac,
gördüğüm şeylerin en güzelidir.”